Dâvûd-i Karsî eseri, çok yönlü, Osmanlı âlim ve müderrisi Dâvûd-i Karsî’nin öğrencilerine Sahîh-i Buhârî okutmadan önce hadis usulüne dair bilgi vermek gayesiyle İmam Birgivî’nin Arapça risâlesi Risâle fî Usûli’l-Hadîs eseri üzerine kaleme almış olduğu şerhtir. İlim erbabı tarafından pek ilgi gören bu güzide şerh, tercüme edilmiş ve üzerine birçok hâşiye yazılmıştır.
ÖZETLE DÂVÛD-İ KARSÎ ESERİ
Son dönem Osmanlı âlimlerinden Dâvûd-i Karsî’nin talebelerine Sahîh-i Buhârî okutmadan önce usûl-i hadîs ile ilgili bilgi vermek için İmam Birgivî’nin hadis usulüne dair Risâle fî Usûli’l-Hadîs üzerine kaleme almış olduğu şerhtir. Eserin asıl ismi Şerhu Usûli’l-Hadîs li’l-Birgivî’dir. Müellif eserinde kapalı olan yerleri şerh ederek açıklamış, kaynaklarını belirtmiş ve metinde bahsedilmeyen bir kısım kaideleri de usûl-i hadis kitaplarından iktibasla (alıntı yaparak) eklemiştir.
Osmanlı medrese kültüründe yetişmiş ve son dönem Osmanlı müellif ve şârihlerinden olan Karsî Rahimehüllâh, şerhinde önceki şârihleri taklit ederek geleneksel çizgiyi devam etmiştir. Eserini kırk üç ana başlık altında toplamış, metinde açıklamayı gerekli gördüğü yerlerde ve manalarının üzerinde durulması lazım düşündüğü kelimelerde lügat ve ıstılah anlamlarını vererek belirtmiş ve ardından bunlara dair âlimler arasındaki görüş farklılıklarını ortaya koymuştur. Ayrıca eserinde bazı usûl kaidelerine ve bazı külli esaslara da değinmiştir. Aynı şekilde eserinde, metinle şerhi birbirinden ayırmak/belli etmek için, şârihlerin sıkça kullandığı bir yöntem olan; metnin üstüne bir çizgi çekilerek meydana getirilen memzûc şerh tekniğini de uygulamıştır.
Şerhu Usûli’l-Hadîs li’l-Birgivî’de genellikle kaynaklar belirtilmemekle beraber, rivayetlerin sahihliği üzerinde durulmamış, senet ve metin değerlendirmesi de yapılmamıştır. Ayrıca âyet ve hadisler senetsiz olarak zikredilmiş ve nadiren de olsa zikredilen hadislerde Peygamber Aleyhisselâm ve ravi olan sahâbîlerin isimlerine yer verilmiştir.
Müellif Karsî Rahimehüllâh eserinde selef âlimlerine karşı saygıda kusur etmemiş, Ehli Sünnet’in sabitelerinden de asla ödün vermemiştir. Nitekim eserde usûl-i hadisin temel konularından zayıf hadis ile amel etme, ravinin bidat ehli olması gibi konularda döneminin bazı çarpık ve yanlış düşüncelerine uzunca açıklamalar yapmıştır. Şüphesiz yaptığı bu izahatlar da ilmi ve kişiliğiyle örnek aldığı, kendisi gibi tavizsiz kimliğiyle bilinen manevi üstadı Birgivî’nin meşhur et-Tarîkatü’l-Muhammediyye eserini kaynak olarak kullanmıştır.
Müellif Rahimehüllâh eserinde genellikle üzerinde ittifak edilen hususlara yer vermiştir. Bundan ötürü ittifakı belirten; -Cumhûr,
-Cumhûru’l-Muhaddisîn, -Cumhûru’l-Usûliyyîn, -Cumhûru’l-Muhakkikîn, -İttifâku’l-Ulemâ, -İcmâ‘u’l-Müslimîn gibi kavramları sıklıkla kullanmıştır. Yanı sıra bazı tartışmalı konulara değinmiş ve bu konularda, önceki müelliflerin görüşlerini serdettikten sonra; Ben de derim veya Bana göre ifadelerini kullanarak kendi değerlendirmesini yapmıştır. Bazen de; İşaret ettiğimiz gibi ifadesiyle konunun ilk geçtiği yere atıflarda bulunmuştur.
ŞERH USÛLİ’L-HADÎS Lİ’L-BİRGİVÎ (DÂVÛD-İ KARSÎ) ESERİNİN KAYNAKLARI
İlimde çok yönlü bir âlim olan Dâvûd-i Karsî, başta tasavvuf, kelam, tefsir, hadis, mantık ve Arap dili gibi farklı farklı alanlarda eserler kaleme almıştır. Güzide eserlerinden biri olan Şerh ‘alâ Usûli’l-Hadîs çalışmasında otuz üç müellife ait otuz sekiz kaynak kullanılmıştır. Çalışmasındaki referansların toplam sayısı 169’dur. Eser kısa hacimli olmasına rağmen her sayfada en az beş dipnot bulunması, eserin ilmî ve bir araştırma mahsulü olduğunu göstermiştir. Ayrıca eserde, usûl-i hadis başta olmak üzere hadis, fıkıh, tasavvuf, Arapça, mantık, kıraat gibi farklı ilimlere ait kitaplar kaynak olarak kullanılmıştır. Bu kaynakların çoğu dönemin Osmanlı medreselerinde okutulan eserlerden oluşmaktadır. Bu da müellifin farklı alanlara ilgisini ve vukûfiyetini göstermekte ve çok iyi bir eğitim alarak Ansiklopedik bir âlim olduğunu yansıtmaktadır.
USÛL-İ HADİS KAYNAKLARI
Müellif eserinde Müteahhirîn dönemine ait usûl-i hadis ile ilgili birçok referans kullanmıştır. Altta zikrolunacak olan ilk dört eser en çok sıklıkla kullandığı kaynaklarıdır. Zira müellif, İmam Birgivî’nin -Usûlü’l-Hadîs eserini hazırlarken istifade ettiğini belirttiği güvenilir hadis kaynakları ifadesini; -Takrîb, -Tedrîb, -Elfiyye, -Nuhbe ve diğerleridir- şeklinde yorumlamıştır. Kendisi de kaleme aldığı şerhte en çok adı geçen eserleri kullanmış ve bu hususta da Birgivî’ye tabi olmuştur. Usûl-i hadis kaynakları şöyledir:
- et- Takrîb ve’t-Teysîr. (İmam Nevevî).
- Nuhbetü’l-Fiker. (İbn Hacer el-Askalânî).
- Tedrîbü’r-Râvî fî Şerhi Takrîbi’n Nevevî. (Suyûtî).
- Şerhu Nuhbeti’l-Fiker fî Mustalahati Ehli’l-Eser. (Ali el-Kârî).
- Ma‘rifetü ‘Ulûmi’l-Hadîs. (Hâkim en-Nisâbûrî).
- el-Kifâye fî ‘İlmi’r-Rivâye. (Hatîb el-Bağdâdî).
- Câmi‘u Beyâni’l-‘İlm. (İbn Abdilber en-Nemerî).
- İlmâ‘ ilâ Ma‘rifeti Usûli’r-Rivâye ve Takyîdi’s-Semâ’. (Kâdî İyâz).
- ‘Ulûmü’l-Hadîs. (İbnü’s-Salâh Şehrezûrî).
- el-Menhelü’r-Revî fî Muhtasar ‘Ulûmi’l-Hadîsi’n-Nebevî. (İbn Cemâ‘a).
- el-Hulâsa fî Usûli’l-Hadîs. (Tîbî).
- Elfiyyetü’l-Hadîs. (Irâkî).
- Nüzhetü’n-Nazar fî Tavzîhi Nuhbeti’l-Fiker. (İbn Hacer Askalânî).
- Fethü’l-Mugîs bi-Şerhi Elfiyyeti’l-Hadis li’l-‘Irâkî. (Sehâvî).
- Fethü’l-Bâkî bi-Şerhi Elfiyyeti’l-‘Irâkî. (Zekeriyyâ el-Ensârî).
Müellif üstte zikredilen eserlerin yanı sıra cerh ve ta’dil bakımından ravilerin değerlendirilmesi ve rivayetlerin sıhhati ile ilgili bilgi veren bazı hadis kaynaklarına da yer vermiştir. Bunlar da şöyledir:
- Tabakâtü’l-Esmâi’l-Müfrede mine’s-Sahâbe ve’t-Tâbiîn ve Ashâb. (el-Berdicî).
- Kitâbü’s-Sikât. (İbn Hibbân).
- el-İrşâd fî Ma‘rifeti Ulemâ’i’l-Hadîs. (Ahmed Halîlî).
- el-Menârü’l-Münîf fi’s-Sahîh ve’z-Za‘îf. (İbn Kayyim el-Cevziyye).
- el-Makâsıdü’l-Hasene. (Sehâvî).
- el-Masnû‘ fî Ma‘rifeti’l-Hadîsi’l-Mevzû‘. (Ali el-Kârî).
HADİS KAYNAKLARI
- el-Muvatta’. (Mâlik b. Enes).
- Sahîh-i Buhârî. (Buhârî).
- Sahîh-i Müslim. (Müslim b. Haccâc).
- Câmi‘u’s-Sahîh. (Tirmizî).
- İrşâdü’s-Sâri. (Kastallânî).
- Şerhu’l-Ehâdîsi’l-Erbaîn. (Akkirmânî Mehmed Efendi).
FIKIH VE FIKIH USULÜ KAYNAKLARI
Müellif Karsî Rahimehüllâh, eserinde sıkça usûl-i hadis ve hadis kaynaklarını kullandığı gibi yer yer konunun fıkhî boyutlarına da değinmiş ve ilgili fıkıh eserlerini referans olarak vermiştir. Fıkhî kaynakları şöyledir:
- Muhtasaru Müntehe’s-Sûl ve’l-Emel fi ‘İlmeyyi’l-Usûl ve’l-Cedel. (İbnü’l-Hâcib).
- el-Cevheretü’n-Neyyire (Ebû Bekir el-Haddâd).
- el-Bahrü’r-Râik. (İbn Nüceym).
TASAVVUF, ARAP DİLİ, MANTIK, KIRAAT VE AKAİD KAYNAKLARI
Müellif Rahimehüllâh, hadis, usûl-i hadis ve fıkıh kaynakları kullandığı gibi bunların yanı sıra gerektiğinde de tasavvuf, Arap dili, mantık, kıraat ve akâid ile ilgili eserleri de referans olarak kullanmıştır.
- Tefsîru Ebî Ali el-Cübbâî (Tefsir). Cübbâî.
- Muhtârü’s-Sıhâh. (Arap dili). Muhammed b. Ebî Bekr er-Râzî.
- Envârü’t-Tenzîl ve Esrârü’t-Te’vîl (Tefsir). Beyzâvî.
- el-Müsâyere fî ‘İlmi’l-Kelâm (Kelam). İbnü’l-Hümâm.
- et-Tarîkâtü’l-Muhammediyye (Tasavvuf). Birgivî.
- el-Mu‘cez fî Şerhi Tehzîbi’l-Mantık (Mantık). Müellif Dâvûd-i Karsî.
- el-Minehü’l-Fikriyye bi-Şerhi’l-Mukaddimeti’l-Cezeriyye. (Kıraat) Ali el-Kârî.
DÂVÛD-İ KARSÎ (Ö. 1169/1756) RAHİMEHÜLLÂH
Son dönem Osmanlı müellif ve şârihlerinden olan Dâvûd-i Karsî, aslen Karslı olup, doğum tarihi ve ailesi hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. Ancak bazı kaynaklar onun, Ömer ve Osman adlı iki oğlunun olduğunu belirtmiştir. Eserlerinin mukaddimesinde kendisini, Dâvûd b. Muhammed el-Karsî el-Hanefî şeklinde tanıtmıştır. Döneminde ise Dâvûd-i Karsî ve Dâvud Efendi olarak meşhurdur. Daha sonraları kendisinden çok önce yaşamış olan Teftâzânî’nin talebesi Kara Dâvud veya Dâvûd b. Kemâl el-Kocevî ile karıştırılarak Kara Dâvud diye de anılmıştır.
İLMÎ HAYATI
Müellif Karsî, temel medrese ve dini eğitimini Kars’ta yörenin meşhur âlimi Çolak Abdullah Efendi’den almıştır. Daha sonra İstanbul’a giderek ilim tahsiline devam etmiş ve burada tamamlamıştır. İlim tahsilinden sonra İstanbul’da dönemin önde gelen otoritelerinden Akkirmânî Mehmed Efendi’nin de mümeyyiz olarak bulunmuş olduğu ruûs imtihanında başarılı olmuş ve müderrislik yapmaya hak kazanmıştır. Ancak kaynaklarda onun imtihan sonrasında (resmi olarak) müderrislik yapmaya başladığını gösteren bir kayda rastlanmamıştır. (Nitekim Osmanlı ilmiye geleneğinde ruûs imtihanını kazananlar, taşra medreselerine müderris olarak tayin edilirlerdi.)
Ayrıca kaynaklar, onun mülâzemetini tamamladıktan sonra İzmir’in Birgi kasabasına gittiğini kaydetmişse de eserlerinin yazıldığı yer ve tarihlere bakıldığında Dâvûd-i Karsî’nin ilim tahsilini tamamladıktan sonra Mısır’a gittiği anlaşılmaktadır. Mısır’da ilmî yeterliliğini kabul ettirerek ders vermeye başlamış ve talebelerinin ihtiyaçlarına göre de birkaç eser kaleme almıştır.
Mısır’da kısa bir zaman kalan Dâvûd-i Karsî, 1154 senesi gibi tekrar İstanbul’a dönmüş, kısa bir süre kaldıktan sonra kendisine büyük bir hayranlık duyduğu İmam Birgivî’nin memleketi olan Birgi’ye giderek yerleşmiş ve burada Birgi Ulucami Medresesi’nde müderrislik yapmaya başlamıştır. Daha sonraları 1159 senesinde bir ara Kıbrıs’a gitmiş, bir müddet orada kalarak tedris ve irşad faaliyetiyle meşgul olmuştur. Ayrıca 1162 senesinin Ramazan Bayramı’nda bir ziyaret sebebiyle Lârende’ye (Karaman) giderek orada da bulunmuştur.
ŞAHSİYETİ VE VEFATI
Osmanlı medrese kültüründe yetişmiş, son dönem Osmanlı müellif ve şârihlerinden olan Karsî Rahimehüllâh, şüphesiz ilmi ve kişiliğiyle kendisine örnek aldığı manevi üstadı İmam Birgivî gibi dünya malı, makam ve mevkisine değer vermemiş, zâhidâne bir hayat yaşamıştır. Öyle ki Ehl-i Sünnet akîdesine bağlılığı, ilmi ve takvası ile büyük küçük herkesin ve özelde talebelerinin takdirini kazanmıştır.
Müellif Dâvûd-i Karsî, Birgi Ulucami Medresesi’nde öğretimde bulunurken Arap dili ve edebiyatı başta olmak üzere tefsir, hadis, kelâm, mantık, âdâbü’l-münâzara ve ilm-i mîkât gibi çeşitli alanlarda dersler okutmuştur. Sağlam bir öğretim metoduyla talebe yetiştirmeye çalışırken yanı sıra farklı ilim dallarında Türkçe ve Arapça olarak pek çok eserde kaleme almıştır.
Müellif Dâvûd-i Karsî, hayatının son 15 yılını Birgi’de geçirmiş, Ağustos 1169 (1756) tarihinde vefat etmiştir. Vasiyeti üzere Birgi’nin dışındaki bir tepe üzerinde medfun bulunan manevi üstadı İmam Birgivî’nin yanına defnedilmiştir.
Rab Teâlâ Ona ve Birgivî’ye Rahmet Eylesin, Cennetiyle Cemaliyle Müşerref Kılsın. Âmin.
GÜZİDE ESERLERİ
Dönemin Osmanlı medrese kültüründe yetişerek iyi bir eğitim alan Dâvûd-i Karsî, başta tasavvuf olmak üzere kelam, tefsir, hadis, mantık ve Arap dili gibi İslâmî ilimlerin çeşitli dallarında pek çok eser kaleme almıştır. Genellikle telif ettiği eserler kendisinden önce yazılmış ve daha ziyade ders kitabı olarak okutulan eserler olup, özellikle talebelerinin bunlardan istifadesini kolaylaştırmak gayesiyle kaleme aldığı şerh ve hâşiye türü kitaplardır. Nadide eserleri şöyledir:
USÛL-İ HADİS ESERİ
- Şerhu Usûli’l-Hadîs li’l-Birgivî.
TEFSİR-KIRAAT ESERLERİ
- er-Risâletü’n-Nûriyye ve’l-Mişkâtü’l-Kudsiyye.
- el-Fethiyye fî Beyâni’d-Dâdi’l-Kat‘iyye.
- Tahrîrât ve Takrîrât ‘ale’l-Besmele ve’l-Hamdele ve’s-Salâti ve’s-Selâmi’l-Lafziyye.
- Şerhu’d-Dürri’l-Yetîm.
KELÂM ESERLERİ
- Şerhu’l-Kasîdetü’n-Nûniyye(Müellif birkaç şerh yazmıştır).
- Şerh-i Âmentü Billâh.
- Şerhu Kasîdeti Bed’i’l-Emâlî.
- Risâle fi’l-İhtiyârâti’l-Cüz’iyye ve’l-İrâdâti’l-Kalbiyye.
MANTIK ESERLERİ
- el-Mûcez fî Şerhi Tehzîbi’l-Mantık.
- Tekmile li-Tehzîbi’l-Mantık.
- Şerhu’l-Îsâgûcî fi’l-Mantık.
- el-Îsâgûci’l-Cedîd ve’d-Dürrü’l-Ferîd.
- Şerhu’r-Risâle fi’l-Kazıyye ve Eczâ’ihâ.
CEDEL VE MÜNÂZARA ESERİ
- Tezkire li-Vezâ’ifi’l-Bahhâsîn.
- Şerhu’t-Tezkire li-Vezâ’ifi’l-Bahhâsîn.
ARAP DİLİ VE EDEBİYATI ESERLERİ
- Şerhu’l-Emsileti’l-Muhtelife fi’s-Sarf.
- Şerhu’l-Binâ’.
- Şerhu İzhâri’l-Esrâr.
- Şerhu’l-‘Avâmil.
- Muhtâru Muhtâri’s-Sıhâh.
- Şerhu’r-Risâleti’l-Endelüsiyye fi’l-‘Arûz.
İLM-İ MÎKÂT ESERLERİ
- Şerhu’r-Risâleti’l-Fethiyye fi’l-A‘mâli’l-Ceybiyye.
- Şerhu Risâle fi’l-‘Amel bi’r-Rub‘ el-Mevsûm bi’l-Mukantarât.
DİĞER ESERLERİ
- Risâletü’l-Îmân ve’l-İslâm.
- Risâle fî Tafsîli mâ Hasale mine’s-Su’âl ve’l-Cevâb fi’l-İmtihân.
- Şerh İsbâtü’l-Vâcib.
- eş-Şerhu’l-Cedîd ‘ale’l-Kâfiye.
- Şerh ‘ale’l-Velediyyeti’l-Cedîde.
- Kâşifü’l-Zulme ‘an Hâzihi’l-Ümme.
- Mecma‘u’l-Bahreyn fî Tefsîri’l-Kur’â
- el-Mev‘izatü’l-Hasene ve’n-Nasîhatü’l-‘Azîme.
- el-Velediyyetü’l-Cedîde ve’d-Durratü’l-Ferîde.
- Hulâsatü’l-Havâşî ‘alâ Tefsîri’l-Kâdî el-Beyzâvî.
- Risâle fî Tavzîhi’l-Mukaddimâti’l-Erba‘
- Ta‘lîkât ‘alâ Kavlihî Te‘âlâ"Mâ Nensah min ”
- Tefsîru "Ve mâ Teşâ’ûne illâ en Yeşâ’ellâh.”
TÜRKÇE (OSMANLICA) ESERLERİ
- Ma‘lûmât.
- Tefsîr Âmnetü Billâh.
- Şerhu’l-Emsileti’l-Muhtelife.
- Şerhu’l-Tarîkati’l-Muhammediyye li’l-Birgivî.
- Şerhu’l-Kasîdeti’n-Nûniyye li-Hızır Bek fî ‘İlmi’l-Kelâm.
HATA OLARAK KENDİSİNE NİSPET EDİLEN ESERLER
- İktadâ’ü’l-Hanefî bi’ş-Şâfi‘î.
- Risâletü’n-Nakşibendiyye.
- Şerhu Delâ’ili’l-Hayrât.
- Şerhu’l-Menâr fî Usûli’n-Nesefî.
- Muhtasaru Tehzîbi’l-Kemâl.
- eş-Şerhu’l-Cedîd âle’ş-Şemsiyye.
- Matla‘u Husûsi’l-Kelim fî Şerhi Me‘anî Fusûsi’l-Hikem.
İMAM BİRGİVÎ (Ö. 981/1573) RAHİMEHÜLLÂH
Osmanlı’nın güzide âlimlerinden Birgivî Rahimehüllâh,
10 Cemâziyelevvel 929 (27 Mart 1523) tarihinde Balıkesir’de doğmuştur. Asıl adı Takıyyüddin Mehmed olup Birgivî Mehmed Efendi diye şöhret bulmuştur. Ayrıca ilimdeki yüksekliğinden dolayı İmam Birgivî ismiyle meşhur olmuş, böyle anılmıştır. Babası Balıkesir’de hocalık-müderrislik yapan Pîr Ali isminde âlim ve faziletli bir kimsedir. Dedesi Balıkesir Kepsut’a bağlı Bektaşlar köyünden İskender Efendi’dir. Babasının Amcazâdesi yani dedesinin kardeşi Bahâeddinzâde Muhyiddin Mehmed Efendi’dir. Dedesinin babası, Şeyh Lütfullah Efendi’dir. Annesi ise Meryem Hanım’dır.
İSMİ, LAKAPLARI VE NİSBELERİ
Birgivî kendisinden Mehmed b. Pîr Ali el-Bâlîkesrî diye bahsetmiştir. Eserlerine ve diğer kaynaklara bakıldığında isminin (ittifakla) Mehmed olduğu belirtilmiştir. Ayrıca kaynaklarda birçok lakap ve nisbeleri zikredilmiştir.
LAKAPLARI
- Çelebî.
- Muhyiddîn.
- Takıyyüddîn.
- Şemseddîn.
- Fâzıl.
- Mevlânâ.
- Şârih.
NİSBELERİ
- Birgili -Birgilu -Birgivî.
- Bâlîkesrî.
- Aydînî.
- Rûmî.
- Sûfî.
- Hanefî.
- Farazî.
- Nahvî.
İLMÎ HAYATI
Birgili diye de bilinen ve çeşitli sahalarda eser veren büyük Türk âlimi Birgivî, ilk ilmi tahsiline babasının yanında başlamıştır. Kendisinden Arapça, mantık ve diğer bazı ilimleri okumuş ve bu arada Kur’ân hafızlığını da tamamlamıştır. Daha sonra İstanbul’a gitmiş Mahmutpaşa mahallesinde Küçük Şemseddin Efendi’den ders almıştır. Ardından Haseki Medresesi’ne girmiş; dönemin tanınmış âlimlerinden Ahîzâde Mehmed Efendi’nin ve Kızıl Molla lakabıyla tanınmış Abdurrahman Efendi’nin talebesi olmuştur. Buradan icâzet alarak müderrislik yapmaya hak kazanmıştır.
İmam Birgivî icâzet aldıktan sonra Abdurrahman Efendi’nin yanına mülâzım olup ihtisasını tamamlamış ve bir müddet bazı medreselerde müderrislik yapmıştır. Hocası Abdurrahman Efendi’nin aracılığıyla (Kanûnî döneminde) Edirne kassâm-ı askerîsi olmuş ve bu görevi süresince ders okutmaya devam etmiştir. Ayrıca bu arada camilerde vaaz vermeye başlamış ve halkı Kur’ân ve Sünnet’e uymaya davet etmiştir. Zamanında kabirler üzerine türbe yapılması, bu yerlerde mum yakılması, ücret karşılığında Kur’ân okunması gibi bid‘atlere karşı çıkmıştır. Ayrıca bâtıl itikadlarla, kâdîlar arasında rüşvetin yaygınlaşması, zengin çocuklarına ücretle ilmî pâyeler verilmesi gibi meşrû olmayan uygulamalara karşı da son derece mücadele etmiştir.
Ayrıca Birgivî Rahimehüllâh, İmam Züfer’in görüşüne ve örfe dayanarak para vakfetmenin cevazı hususunda fetva veren Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi ve Kadı Bilâlzâde’ye reddiye olarak –İnkâzü’l-Hâlikîn, –Îkâzü’n-Nâ’imîn ve İfhâmü’l-Kâsırîn ve es-Seyfü’s-Sârim adlı risâleleri kaleme almıştır. Şüphesiz bu mesele Osmanlı ulemâsı arasında tartışılmış ve hatta İmâm-ı A‘zam’ın talebeleri tarafından da farklı görüşler belirtmiştir. Buna binaen Ebüssuûd Efendi, bu konuda halk arasında fitneye yol açılmaması için Birgivî’ye nasihatte bulunmuş ve kendi fetvasına gerekçe olarak da hayır işlerinin kesilmesi endişesini dile getirmiştir.
İmam Birgivî daha sonraları İstanbul’a gitmiş ve Bayramiyye tarikatı şeyhi Abdullah Karamânî’ye intisap ederek inzivaya çekilmiştir. Edirne’de kassâm-ı askerî (askerî sınıf mensubu kişilerin miraslarını vârisler arasında paylaştıran) iken aldığı paraları defter kayıtlarına göre geri vererek hak sahiplerinden helâllik almıştır. Ancak Abdullah Karamânî, müridi Birgivî’nin ders ve irşad faaliyetleri için geri dönmesini istemesi (tavsiyesi) üzerine, Sultan II. Selim’in hocası Birgili Atâullah Efendi’nin Birgi’de yaptırdığı medreseye müderris olarak tayin edilmiştir. Burada ilmî liyakati sebebiyle (kısa zaman içerisinde) tanınmış ve ders almak isteyen pek çok talebe ülkenin her tarafından buraya akın etmeye başlamıştır. Ömrünün geri kalanını Birgi’de tedrîs, telif ve irşad faaliyetleriyle geçirmiş olması sebebiyle Birgili ve Birgivî nisbesiyle meşhur olmuştur.
YÜKSEK ŞAHSİYETİ
Fıkıhta Hanefî, itikadda Mâtürîdî olan Birgivî Rahimehüllâh, kişilik bakımından son derece dürüst, hakkı söylemekten çekinmeyen ve asla taviz vermeyen bir ilim adamıdır. Öyle ki hiçbir eserini herhangi bir devlet büyüğüne ithaf etmemiş, aksine yöneticilerde ve görevlilerde gördüğü kusurları tenkit etmiştir. Özellikle ehli olmayanlara ilmî ve idarî rütbeler verilmesine, kadılar, muhtesipler ve diğer görevlilerin rüşvet almalarına ve her türlü bid‘at ve hurafelere son derece karşı çıkmıştır. Ayrıca bazı haksız menfaatler elde ettiği, görevliler nezdinde nüfuz sağlayarak devlet işlerine karıştığı gerekçesiyle, Hâce-i Sultânî diye meşhur olan (II. Selim’in hocası) Atâullah Efendi’yi bile ikaz etmiştir.
Birgivî, Osmanlılar döneminde yetişmiş seçkin bir âlim olmasının yanında dinî ve ahlâkî şahsiyeti bakımından da mükemmel bir insandır. Ömrünün sonlarına doğru Birgi’den İstanbul’a giderek Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’ya memleketteki adaletsizliklerle karşı mücadele etmesi için tavsiyelerde bulunmuştur. Yüce şahsiyetine bakıldığında onun ne kadar dürüst ve ne kadar cesaretli olduğu görülmektedir.
Ayrıca Birgivî Rahimehüllâh, Bayramiyye tarikatına müntesip olmakla birlikte zamanında Sünnî esaslardan sapmış ve bid‘atler ihdas eden bazı tasavvuf erbabını da eleştirmekten geri durmamıştır. Öyle ki bazı mutasavvıfların bid‘at ve aşırılıklarını ortaya koyup tenkit etmek üzere el-Kavlü’l-Vasît Beyne’l-İfrât ve’t-Tefrît adlı risâle kaleme almıştır. Her ne kadar bu sebepten dolayı tasavvuf düşmanı olmakla itham edilmişse de bu iddialar yersiz görülmüştür.
Nitekim Birgivî, et-Tarîkatü’l-Muhammediyye eserini telif ederken İmam Gazzâlî’nin İhyâ’ü ‘Ulûmi’d-Dîn eserinden çokça istifade etmiş olması onun Sünnî tasavvufa ne kadar bağlı olduğunu açık bir şekilde göstermiştir. Ayrıca ünlü mutasavvıf ve Birgivî’nin et-Tarîkatü’l-Muhammediyye eserinin şârihlerinden olan Abdülganî en-Nablusî, onun, Ehl-i Sünnet esaslarına bağlı tasavvuf büyüklerini değil de tasavvuf adına birçok bid‘at ve hurafe ortaya çıkaran sözde mutasavvıfları tenkit ettiğini belirtmiştir.
Bunun yanında talebelerinden Akşehirli Hocazâde Abdünnasîr’ın kaleme aldığı ve meşhur Adalı (Kuşadalı Ahmed Efendi) tarafından da Tercüme-i Evrâd-ı Birgiviyye adıyla Türkçe’ye çevrilen, Birgivî’nin yirmi dört saatlik hayat kesitini anlatan risâlede; onun çok yoğun bir dinî ve tasavvufî hayat yaşadığı görülmektedir.
Birgivî Rahimehüllâh, zamanındaki Osmanlı ulemâsı içinde sosyal gelişmeleri de yakından takip eden az sayıdaki münevverlerden biri olmakla beraber, et-Tarîkatü’l-Muhammediyye başta olmak üzere eserlerinin her devirde büyük ilgi görmesi, onun, ilmî dirayeti yanında dürüst, basiretli, cesur ve sosyal problemler karşısında sorumluluk duygusu taşıyan bir kişilik sahibi olduğunu yansıtmaktadır.
Son söz olarak, ömrünün son yıllarında gözlerinden rahatsız olan imam Birgivî, çıktığı bir İstanbul seyahatinde vebaya yakalanmış, 981 yılı Cemâziyelevvel ayında (Eylül 1573 tarihinde) hicrî yıla göre 52 yaşında vefat etmiş ve cenazesi Birgi’ye getirilerek defnedilmiştir.
Allah Teâlâ Rahmet Etsin, Sevdikleriyle Haşreylesin. ÂMİN.
BİRGİVÎ’NİN ESERLERİ
Aklî ve naklî ilimlerde dirayet sahibi, velûd bir âlim olan Birgivî Rahimehüllâh, Arap dili grameri başta olmak üzere, ahlâk-tasavvuf, fıkıh, akaid, tefsir, kıraat, hadis gibi sahalarda çoğu Arapça, birkaçı da Türkçe olmak üzere altmışa yakın eser kaleme almıştır. Eserleri hem halk arasında itibar görmüş hem de medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Nadide eserlerinden bazıları şöyledir:
AKAİD ESERLERİ:
- Ahvâlü Etfâli’l-Müslimîn.
- Ziyâretü’l-Kubûr.
- er-Risâletü’l-İ‘tikâdiyye.
- Şerhu Âmentü.
- Risâletü’t-Tevhîd (Luğazü’l-Birgivî).
- Tuhfetü’l-Müsterşidîn fî Beyâni’l-Mezâhib ve Fırakı’l-Müslimîn.
AHLÂK-TASAVVUF ESERLERİ:
- et-Tarîkatü’l-Muhammediyye ve’s-Sîratü’l-Ahmediyye.
- Cilâ’ü’l-Kulûb.
- Risâle fi’z-Zikri’l-Cehrî.
- Tafdîlü’l-Ğaniyyi’ş-Şâkir ‘ale’l-Fakîri’s-Sâbir.
- Mihakkü’l-Mutasavvıfîn ve’l-Müntesibîn.
- el-Makâmât.
FIKIH ESERLERİ:
- Vasiyetnâme.
- Îkâzü’n-Nâ’imîn ve İfhâmü’l-Kâsırîn.
- İnkâzü’l-Hâlikîn.
- Mu‘addilü’s-Salât.
- Zuhrü’l-Müte’ehhilîn ve’n-Nisâ’ fî Ta‘rîfi’l-Athâr ve’d-Dimâ’.
- es-Seyfü’s-Sârim fî ‘Ademi Cevâzi Vakfi’l-Menkûl ve’d-Derâhim.
- el-İrşâd fi’l-Akâid ve’l-İbâdât.
- Nûru’l-Ahyâ ve Tuhfetü’l-Emvât.
- Şerhu Şurûti’s-Salât.
- Risâle fî Sücûdi’s-Sehv.
- Risâle fi’l-Musâfaha.
- Risâle fî Ziyârati’l-Kubûr.
- Risâle fî Ahkâmi’l-Arâzi’l-Uşriyye ve’l-Harâciyye.
- Ferâiz Risâlesi ve Şerhi.
- Hâşiyetü’l-Îzâh ve’l-Islâh.
- Ta‘lîkât ‘ale’l-İnâye.
- el-Kavlü’l-Vasît Beyne’l-İfrât ve’t-Tefrît.
TEFSİR-KIRAAT ESERLERİ:
- Tefsîr (Tefsîru Sûreti’l-Bakara).
- ed-Dürrü’l-Yetîm fi’t-Tecvîd.
- Risâle fî Beyâni Rusûmi’l-Mesâhifi’l-Osmâniyyeti’s-Sitte.
- Ahsenü’l-Kasas.
HADİS ESERLERİ:
- Risâle fî Usûli’l-Hadîs.
- Şerhu’l-Ehâdîsi’l-Erbaîn.
- Kitâbü’l-Îmân ve Kitâbü’l-İstihsân.
GRAMER ESERLERİ:
- Şerhu Lugati Feriştehoğlu
- el-‘Avâmil.
- İzhârü’l-Esrâr.
- İm‘ânü’l-Enzâr.
- Kifâyetü’l-Mübtedî.
- İmtihânü’l-Ezkiyâ’
- Şerhu’l-Emsile.
- Risâle fi’s-Sarf.
- el-Emsiletü’l-Fazliyye.
- Şerhu’l-Emsileti’l-Fazliyye.
- Hâşiyetü Şerhi’l-Fazliyye.
- Ta’lîkât ‘ale’l-İmtihân.
- Ta‘lîkât ‘ale’l-Fevâidi’d-Zıyâiyye.
DİĞER ESERLERİ
- Ğurrenâme.
- Risâle fî Âdâbi’l-Bahs (Risâletü’l-Münâzara).
- Emâlî.
- Risâle fî Medhi’s-Sultâni’l-Âdil ve Zemmi’s-Sultâni’z-Zâlim.
ESERİN HAZIRLANIŞ ŞEKLİ
- Eser, müellife okunan nüshanın da içinde bulunduğu kıymetli yazma nüshalardan tahkik edildi.
- Asli altı nüshadan mühim olan bazı farklar zikredilmekle yetinildi.
- Nüshalar pek çok kere mukabele edilerek hazırlanıldı.
- Asıl nüshada bulunan hatalar belirtilmiş, diğer nüshalarda bulunan hatalar ise belirtilmemiştir.
- Şerhte bulunan bazı müşkil yerler hususunda Mustafa Şevket haşiyesine ve Harputî şerhine müracaat edildi.
- Eserde zikredilen hadislerin tahricleri yapıldı.
- Eserde müracaat yapılan kaynaklar belirtildi.
- Açıklama gereken yerlere kısaca ta‘likâtlar yapıldı.
- Meşhur olmayan bazı âlimlerin hal tercümesi yapıldı.
- Talebelere kolaylık olması için iki kavis arasında başlıklar eklenildi.